"Enter"a basıp içeriğe geçin

Trabzonlu Jeoloji Profesörü İsmet Gedik Hocamız Diyor ki… 27.12.2021

Aşağıdaki bilimsel makaleyi yazan Karadeniz Teknik Üniversitesinin emekli öğretim üyelerinden Jeoloji profesörü İsmet Gedik (80 yaş) hocamız Rizeli Habib Koçal’ın probiyotik tarım çalışmalarına fiilen destek vermek istiyor.

Hocamıza Habib Koçal’ın buluşu olan probiyotik bal şurubuyla neler yaptığını ve son tasarımlarını yazmıştım. Özellikle tarımda toprağı probiyotik canlandırma konusu hocayı çok heyecanlandırdı.

Bilimsel çalışmalarla ilgilenen okurlarımı bu hususta bilgilendirmek ve biraz da ilgilendirmek istiyorum. Bu amaçla hocamızın yazılarını özellikle memleketimin gazetesi Zümrüt Rize’de yayınlamayıönemsiyorum. Sonra, Habib’in Rize’de kendi köyünde Andon Probiyotik şurupla  yapacağı deneysel toprağı doğal haline döndürme çalışmasına İsmet hocayı katmaktan yanayım. Habib Koçal ile yüzyüze görüşmesini sağlamalıyız.

İsmet hocayı Rizeli okurlarımdan birisi kendi arabasıyla evinden alıp buraya Rize’ye getirmek üzere bir sorumluluk alabilir mi? Böylece İsmet Gedik hocamız, çalışmayı yerinde görecek ve Habib beyin üretim merkezinde bizimle bir çay içimi sohbet edecektir. Sonra hocamızı Trabzon’a evine geri götüreceğiz.

Rizeli bilim dostlarımız, bu davet sizedir.

Aşağıda İsmet Gedik hocamızın 27 bölümlük seri yazılarından son “Dinamik Sistemler Fiziği – Sinerjetik 1” yazısını okuyacaksınız.  

Özet:

Doğada herşey bilgiyle oluşturulmaktadır, • Bilgiler kimyasal elementlerde kaydediliyor. Bu nedenle zaman içinde sürekli yeni elementler ve izotopları oluşturuluyor. • Bilgiler ElektroManyetik Sinyallerle (EMS) aktarılıyor. • EMSlerin aktarılması özellikle su molekülleri yardımıyla oluyor. • Zaman denilen 4. boyut bu nedenle kimyasal elementlerin ve çeşitli molekül türlerinin artması şeklinde gerçekleşiyor; yani bir evrimsel gelişim ve ilerleme söz konusu. • Bu nedenle doğada sürekli bir değişim-dönüşümlü sistem var ve bu sistem “information & self-organisation” olarak özetlenen “Dinamik Sistemler Fiziği” ilkeleri çerçevesinde geçekleşiyor. Şimdi bu “information & self-organisation” olarak özetlenen “Dinamik Sistemler Fiziğinin” temel ilkelerini görelim.

Bölüm 27- Dinamik Sistemler Fiziği -Sinerjetik 1

Şimdiye kadarki bölümleri özetlersek şu genellemeler ortaya çıkar:

•       Doğada herşey bilgiyle oluşturulmaktadır,

•       Bilgiler kimyasal elementlerde kaydediliyor. Bu nedenle zaman içinde sürekli yeni elementler ve izotopları oluşturuluyor.

•       Bilgiler ElektroManyetik Sinyallerle (EMS) aktarılıyor.

•       EMSlerin aktarılması özellikle su molekülleri yardımıyla oluyor.

•       Zaman denilen 4. boyut bu nedenle kimyasal elementlerin ve çeşitli molekül türlerinin artması şeklinde gerçekleşiyor; yani bir evrimsel gelişim ve ilerleme söz konusu.

•       Bu nedenle doğada sürekli bir değişim-dönüşümlü sistem var ve bu sistem “information & self-organisation” olarak özetlenen “Dinamik Sistemler Fiziği” ilkeleri çerçevesinde geçekleşiyor.

Şimdi bu “information & self-organisation” olarak özetlenen “Dinamik Sistemler Fiziğinin” temel ilkelerini görelim.

Doğa bilimlerindeki araştırmalar sonucu son çeyrek asırda ortaya çıkan ve Haken (2000) tarafından “Information & Self Organization = Bilgilen ve Örgütlen” şeklinde özetlenen dinamik sistemli doğa görüşü doğadaki tüm oluşum ve gelişimlerin tabana dayalı şekilde ve de tabandaki bu ögelerin karşılıklı etkileşimleriyle, rezonansa girerek gerçekleştiğini ortaya koymuştur. En tabandaki ögelerin de atomlar âlemi olarak bilinen atom altı ögeler dünyası olduğu yine fiziksel ve kimyasal araştırmalarla gösterilmiştir.

            Dinamik sistemler fiziği = İnformation & Self-Organisation = Bilgilen ve Örgütlen (Sinerjetik = Birlikte iş yapma)

 Dünyamızın geçmişinin kaydedildiği jeolojik katmanların okunmasıyla ortaya konulan zaman olgusu ve kuantum denilen en alt-sistem öğelerinin özellikleri:

• Doğanın alt-sistemden üst-sistem yapılarına doğru geliştiğini,

• Oluşumları tetikleyici faktörün (yani kuvvet oluşturma erkinin) alt-sistemlerde olduğunu,

• Böylelikle doğada bilgi oluşturmaya dayalı gittikçe gelişen ve “information & self-organisation = bilgilen ve örgütlen” olarak özetlenen dinamik bir sistemin ortaya çıktığını;

• her varlığın çevresini algılama ve onlara göre kendisini yönlendirme yeteneğine sahip olduğunu;

• yönlendirmelerin “bilgi” sinyalleriyle olduğu ve bilgilerin hep varlıkların içsel bileşenlerinde kaydedilip- işlendiğini göstermiştir.

Şimdi bu dinamik sistemler fiziğinin temellerini görelim.

            Bölüm 27a- Sinerjetik 1. Bölüm

            Zaman dosyasında gösterildiği üzere, doğadaki her şey atom-altı-öğeler denilen çok kısa ömürlü ve çok devingen canlı öğelerle başlamaktadır. Saniyenin milyarlarda biri gibi kısa sürelerde, devinip dururlar. Yani çok rahatsız bir zor-durum söz konusudur. Dinamik sistemler fiziği zor-durumlardan kurtulma yöntemlerini açıklayan bilim dalıdır.

 Hermann Haken, «zor durumdan» çıkışların, «birlikte işlem yapılarak» gerçekleştiğini fark eder ve Synergetics (1983) adıyla yayınlar. Bu çalışmasını 2000 yılında «information & self-organisation = bilgilen ve örgütlen» olarak geliştirir. «Dinamik Sistemler Fiziği» bu şekilde ortaya çıkar.

 Görüldüğü üzere doğadaki tüm varlıklar arasında karşılıklı bir haberleşme sistemi vardır. Zor-durumda kaldıklarında karşılıklı uzlaşarak ortak davranışa geçerler. (Sinerjetik = birlikte işlem yapma)

 Doğadaki enerjinin kuantsal sistemde, yani atom-altı-öğeler aleminde bulunduğu fizik araştırmalarıyla ortaya konmuştur.

 Doğada değişip-dönüşmeyen, sabit-değişmez olarak kalan hiçbir şey yoktur.

 O zaman hemen bir soru: İnsanların yaratıcı dedikleri ve doğanın- evrenin sahibi olarak düşündükleri varlık sabit-değişmez, ebedi olarak hep var olan bir varlık mıdır?  Böyle değişip-dönüşmeyen bir varlık mevcut olabilir mi?

 bu konu, insanların doğa ve dünyanın oluşum ve gelişimi hakkında pek bir şey bilmediklerinden kaynaklanmaktadır. Yeryuvarı ARŞİV-SAYFALARI bilgileri yaklaşık 2 asırdır bilinmeye başlanmıştır ve bunu bilen de çok sınırlı sayıda insan vardır.

 Varlıkları oluşturup-etkileyen ve yönlendiren faktör fizikçilerce “kuvvet” olarak tanımlanmıştır ve 4 farklı (strong force, weak force, elektro-magnetic force ve gravity-force)  kuvvet türü olduğu ortaya konmuştur. Bu kuvvetlerin atomik sistemden kaynaklandığını yine fizikçiler saptamışlardır. Ancak fizikçiler “BİLGİ” diye bir parametreyi fiziksel olayları açıkladıkları formülasyonlarda kullanmadıklarından, atom-altı-öğelerde bulunan enerjinin nasıl kuvvet oluşturduğu ve doğadaki oluşumları nasıl etkileyip-yönlendirdikleri konusunda pek aydınlatıcı çözümler ortaya koyamamışlardır. Ta ki Hermann Haken adlı bir Alman fizikçisinin dinamik sistemlerin oluşumlarını açıklayan, önce “Synergetics”, sonra  “Information & Self-Organisation” olarak yayınladığı esere  kadar. 

 Haken bu eserinde doğadaki oluşumları yönlendiren faktör olarak fizikçilerin kullandıkları “kuvvet alanı” kavramının atomlar tarafından oluşturulan bir etkileşim (bir haberleşme) alanı olduğunu ve bu şekilde “doğadaki kuvvet alanları” sistemlerinin, harici bir kaynaktan değil, varlıkların içlerindeki atomlardan kaynaklandığını ortaya koyar.

 Haken’in bu görüşü oluşturmasına iten temel neden “ laser”  teknolojisi olmuştur. Yani Haken’in bu düşünceye ulaşmasının ardında «laser teknolojisi» yatar.

 Laser ışığı sıkışık, yani zor durumdaki atomların uzlaşarak zor durumdan güçlü bir enerji oluşturarak kurtulduklarını gösteren bir sistemidir.

Doğada varlıkları ortak davranışa iten faktör, hep “bir zor-durumda olma” olmuştur. Sıkışan her varlığın sıkışık durumdan kurtulmak için nasıl davrandığı laser teknolojisiyle anlaşılmıştır.

Şöyle ki: Çelik levhaları bile peynir keser gibi kesen Laser ışığı şöyle elde edilir.

 Bir tüp içine belli bir bileşime sahip olan moleküller hapsedilir. Tüpün bir ucu tam yansıtıcı bir ayna ile, diğer ucu ise yarı yansıtıcı- yarı geçirgen bir ayna ile kapatılmıştır. Sonra bu moleküllerin duyarlı oldukları bir ışın dışarıdan tüpün içindeki moleküllere gönderilmeye başlanır. Dışarıdan gelen ışınları alan moleküllerin elektronları önce bu ışını alırlar, ama hemen sonra tekrar çevreye yayarlar. Çevreye yayılan ışınlar aynalardan geri yansır. Dışarıdan gelen radyasyonlar da sürekli devam ettiğinden, aynalardan yansıyan ışınların da bunlara eklenmesiyle tüpün içindeki moleküller çok bunaltıcı bir duruma girerler.

Bu zor durumdan kurtulmanın tek bir yolu vardır: Her molekülün elektronları, çevreye salacakları ışınları yarı-yansıtıcı ayna yönünde ve birbirleriyle aynı fazda ve frekansta olacak şekilde gönderirlerse, bu ışınlar üst-üste çakışacak durumda olduklarından güçleri birbirine eklenirler ve yarı-geçirgen aynadan dışarı çıkabilirler.

 Ve sıkışık durumda olan moleküller böylece tüp içindeki baskıyı azaltırlar ve düzeneği yapan insanlar da muazzam güçlü bir laser ışığı elde etmiş olurlar.

 Hermann Haken adlı bir Fizikçi tarafından Synergetics adıyla 1983te ortaya atılan ve 2000 yılında “information & self-organisation” olarak özetlenen Dinamik Sistemler Fiziği böyle bir doğa olayından esinlenilerek ortaya konulmuştur.

Şekil 61: Lazer teknolojisi atomların birbirleriyle anlaşıp-uzlaşarak güçlerini birleştirmelerine dayanır.

 Burada bir noktaya dikkat etmek gerek: Tüpün bir ucundaki ayna, gelen tüm ışınları geri yansıtırken, diğer uçtaki ayna yarı-yansıtıcıdır. Yani radyasyon şiddeti belli bir değeri aşarsa, o güçlü ışının dışarı çıkmasına engel olmaz. Kuantsal öğelerin çevrelerindeki tüm durumları algılayıp, ona uygun davrandıkları hatırlanırsa, tüpteki atomların da bunu yapacakları ve yarı-yansıtıcı aynadan dışarı çıkılabileceğimi fark etmiş olacakları anlaşılır.

 İşte laser tüpü içindeki atomların da yaptıkları budur. Zor durumdan kurtulabilmenin yolu, yarı-yansıtıcı aynadan geçebilecek derecede güçlü bir sinyal oluşturabilmektir. Bunun için ise ortak davranışa geçerek güçlerin birleştirilmesi gerekir.

 Atomların yaydıkları sinyaller uyumlu olduklarında tüp ucundaki yarı-yansıtıcıyı delerek dışarı çıkar ve tüpte rahatlama olur. Yani doğal sistemde varlıklar sorunlarını ortaklıklar yaparak çözerler. (Devam edecek.)

Not: İsmet Gedik hocamızın 15.10.2020 tarihinde Paleontoloji Stratigrafi Çalıştayında yaptığı konuşmayı aşağıdaki linkte (37.dakikada başlayan bölümde) izleyebilirsiniz.  

https://www.youtube.com/watch?v=2H0S3F8ega8

Bu yazı yorumlara kapalı.