İki yılı aştı, sürekli Rize’deyim (2019-2021).
Korona bahanesiyle Ankara’ya dönmedim. Ankara’da kalsaydım bu süreyi bu kadar verimli geçiremezdim. Burada çok yönlü çalışmalarım oldu. Bestecilik yanım depreşti mesela, 3 türkü besteledim, notalarını yazdım. Bunları, 40 yıl önce Yunus Emre Beste Yarışması için besteleyip de ödül aldığım şarkıyla beraber siteme koymaya karar verdim.
“Nidem elim varmaz yare” şiirini Hüseyni makamında ud şarkısı olarak semah tarzında bestelemiştim. Ancak bugün bu şarkının bağlamaya daha çok yakıştığını fark ettim.
Çocuk müziği eğitimcisi olmak beni uzun yıllar çocuklar için eğitim müziği bestecisi olmaya yöneltmişti. Bu alanda ödüllerim de var. Şimdi yaşlılıkta döndüm memleketime ve memleket havası koklamak bana can verdi, üç türküm oldu üç yılda. İlgilisi çıkar, siteme koyacağım.
Önce Yunus Emre; “Nidem elim varmaz yare”

Nidem elim varmaz yare /Bulunmaz derdime çare
Oldum ilimden avare / Beni burada eğler misin
Evvel oda düşüp yanar / Ömür geçer devran döner
Gün geçtikçe benzim solar /Solsam beni ağlar mısın
Taştın yine deli gönül / Sular gibi çağlar mısın
Aksın yine kanlı yaşım / Yollarımı bağlar mısın
Karlı dağların başında /Salkım salkım olan bulut
Saçın çözüp benim için /Yaşın yaşın ağlar mısın
Eskişehir Kültür Müdürlüğü tarafından düzenlenen 1984 Yunus Emre Beste Yarışmasında jüri özel ödülü almış olan bestemdir. Konya sürgün günlerimden hatıradır. Eşim siyasi mahküm olarak 2 yıl Buca 2 yıl da Çanakkale cezaevinde yatıyorken, ben iki çocukla İzmir’den Konya’ya sürgün edilmişken, 34 yaşımda Konya’dayken bestelemişim…
Rize’deyim şimdi. Son zamanlarda Afgan sanatçı Şerafet Parwani dinliyorum, Rize türkülerini Tacik Farsçasıyla söylüyor, ne kadar ortak kelimemiz varmış meğer. Pacim paculim, Haçan o ki o ki… Üstelik Haldoz Horonu ritminde, oynatıyor yani. Ben de imrendim, bir askerin sevdasını yazdım.

Haçan o ki o ki… Sevdaliyim sevdali
Haçan o ki o ki… Sevdam bi balli paci
Haçan o ki o ki… Nenen vermeyi seni
Haçan o ki o ki… Al geri habu saci
O sari çemberune / Ver da bi sarilayim
Anan vermeyi seni / Ben kima darilayim
Canum ciğerum yarum /Askerdu habu yarun
Bi mendil yolla bağa / Yastuğume kuyarum
Mendilun uci yanmiş /Bi uci da islanmiş
Kurban olurum oğa / Mektuplarum saklanmiş
Sayili gün tez biter /Bi yol babana gider
Operum ellerinden / O bizi baş göz eder
Mayana konağına / Kinalari yakaruk
Haldoz’un bahçesine /İmzalari ataruk / Horonlari oynaruk
……….
Rize’de Antik Karadeniz araştırmalarıma enteresan bilgiler ekleniyor. Karayemiş köyünde Tafilik gazi dedenin bayrağına ulaşamadım ama, Sümer tanrısıyla aynı adı taşıyan Simala Taşı düştü önüme. Ona da bir türküyle nefes verdim.

Kar yağayi yağayi / Karamişun başina
Bi tanesi duşmeyi /Simala’nun taşina
Gece namaza durdi /Simala’nun taşina
Duasi kabul oldi /Humay kondi başina
Pacim paculi yarum / Gorduğum tek ruyasun
Simala’nun taşina / Kabul olan duamsun
Ellaum nasib etsun /Bi yastukta yatmayi
Sevdam nerden oğrendun / Horona can katmayi
Karamişten yukari / Yol gider Simala’ya
Gelin Taşi kırıldı / Yol oldi Filika’ya
Koto’nun Osman dayi / Kilamaz oldi namaz
O taşlari kiranlar / Beynamazdu beynamaz
Simala’dan Gurgen’e /Dehlizlerden yol gider
Dehlizlere girersak / Bu turki burda biter
Koto’dur Simala’dur / Tarihten silemezler
Başoğuzli diyari / Buriya Rize derler
Karayemiş köyünde bahçesindeki Simala Taşı üzerinde geceleri iki kere namaz kılan Osman Koto dayı Habibi İlaç şirketinin sahibi Habib Koçal’ın anneannesinin babasıdır. Annesinden naklen anlattığına göre kar yağarken o taşa kar düşmezmiş, o nedenle dedesi kış gecesi dahi üzerinde namaz kılarmış. Muhtemelen taşın altında sıcak su kaynağı vardı.
Zamanla Simala Taşında namaz kılmak bir efsaneye dönüştü.
Osman dayıya bahçesindeki Simala taşı nedeniyle Simala lakabı verildi. Simala Taşı 1983’lerde buradan yol geçerken yok edildi. Tıpkı Taşlık tepesindeki (yük. 917 m) Gelinkaya rölyefini ve yakınındaki efsanevi kadın asker mezarlarını askerlere kırdırdıkları ve Gelinkaya’dan Askoroz’a inen mağara tüneli kırıp taşlarla doldurdukları gibi. Gelinkaya rölyefi galiba kırılmadı, meçhule götürüldü.
“Türklerin tarihleriyle baş edemiyoruz” diyenlere inat, Simala öyküsünü şiire taşıdım, türkü yaptım. Notaya aldığım Çaykara Oğuzeli haykırışıyla ona nefes verdim. Annesinden dinlediği bu öyküyü bana aktaran Simala’nın torunu Habib Koçal’a (Aralık 2021) teşekkür ediyorum.
Eklemeliyim. Fonetik açıdan Koto ile God/ Akad/Oğuz sesdeş sözcüklerdir. Kaynaklara göre Sümer halkı Akad, Elam ve Asurlulardan oluşmuştu.
Bir halk eğer “Allahım” derken bunu “Ella Uma” diye telaffuz ediyorsa, onlar da Sümerlidir. Hatırlatayım; Simala’dan mağara tünellerle gidilen köylerden biri de Uma köyüdür.
“Allahım” yerine Rize yerel şivesiyle “Ellaum” sesdeştir. Bu gibi fonetik örtüşmeler, Rize halkının tarihle bağını açıklamak açısından oldukça önemlidir. Keza İran’da özellikle Elbruz Dağları (Wolf’s Land / Kurt Dağları, Alamut ve Gurgan) çevresinde tıpkı Rize’deki gibi Allah sözcüğü “Ella” şeklinde telaffuz edilmektedir.
Simala adı, Sümer tanrıçası Sümele/Kibele ile sesdeştir. Sümerlerde akşam ve sabaha karşı olmak üzere iki gece namazı vardı. Bu gelenek son Sümer devleti İran’da devam etmektedir. Bu arada antik sözlüğümüzde baş belirleyicimiz olan Kibele sözcüğüyle sesdeş Simala sözcüğü de dağarcığımıza girmiş oldu. Kibele, Sümele, Simela, Simele, Simala, Sibel, vd.
…………
Ben bir Haldozluyum. Horon kültürümde Haldoz bahçelerinden yükselen türkü sesleri vardır.
Kuvayi Milliye afişi düzenlemeye başladığımda, doğaldır ki kendi mahallemden başladım. Bu kahramanlara bir de türkü yakışır demiştim kendime. Annemin horon türküsü geldi dilime, notasını yazdım ve sonra eklendikçe eklendi, destana döndü.
Bu arada, afişimizin 4.baskısı yapıldı. Mertol Demirelli konserimizi de Kuvayi Milliye Kahramanları anısına yapıyoruz. Konsere gelen gazi torunlarına, misafirlerimize, daha önce almamış olanlara armağan vereceğim.
Unutmadan. 20 Mart Mertol Demirelli Piyano Konseri’nin afiş ve program davetiyesi tasarım için Rize Grafik’tedir. Konsere katkı vermek isteyen olursa, adı sponsor olarak afişte görünsün isterim.
Eğer sponsor olmak isteyen çıkarsa şirket logosunu hafta içinde bana gönderebilirler. Çalınacak eserler içinde Başoğuzlu İmparatorumuz Mitridate için opera bestelemiş bir Sirakuzalı, yani Etrüsk kökenli, yani aslen Kafkasyalı/Sirkasyalı besteci olan Scarlatti’den piyano sonatları dinleyeceğiz ve bir de Dursun Kaptan doğaçlaması ile final geliyor!

Haldozun bahçeleri / Portikaldan geçilmez
Kahramanlari çoktu /Birbirinden seçilmez
Haldozun kahramani / İpsuz Recep emice
Bi da var Tiryakinun / Zekeriya emice
Fincinun bahçesine / Konuk etti atani
Arif Beylan baraba /Kurtardile vatani
Mayana konağina / Ay vuriyi vuriyi
Konağun duvarina / Resimleri duriyi
Mataracinun evi /Doldi Kuvvaci doldi
Atatürk’ün sağ yani / Harun Dedenun oldi
Memişoğli Necati / Kuvvacilarun başi
Beyuk topçi Suleyman / En yakin arkadaşi
Korataci Suleyman / Çanakkale’den beri
İstiklâl savaşinun /Çifte şehit neferi
Ekşoğun bahçesine /Mavzerleri çattile
Hasan’lan Huseyin’i / Çetelere kattile
Dursun Kaptan yatiyi /Tiryaki’nun tepeye
Elli beş sefer etti /Kuvayi Milliyeye
Humrikten beş Aliler /Kaptani Reis Ali
Gavur Ali, Kör Ali, Yandum Ali, Dumdum Ali / En yaman Kiliç Ali
Çolakoğli Mustafa /Üç cephede vuruşti
Sakarya’da mermiler / Sol bacağina duşti
Çekmişler altiduler /En civan Bayram Ali
Sarilar Tafuliler, Karalar Cihaliler, Abazalar Kavranlar
Uzunler Demirciler, Yanbeylerlen Durmişler /Hepsi İslampaşali
Erzurum valisini/ Esir alduk takasa, takasa esir alduk
Ravlinton hapi yutti / Biz Malta’yi boşalttuk
Duşmani yenduk attuk /Gelun bayram edelum
Habu bayram gunini / Çocuklara verelum
Portikal çiçeğini /Suya kodum guneşe
Geldi girdi horona /Horona geldi neşe
Ek: 19 Mayıs 2020 bayram sabahı büyük dedesi Gazi Bayram Ali Çekmiş’in yenilediğimiz mezar taşı başında Atatürk’ün “Biz Oğuzoğullarıyız” şiirini okuyan genç liseli Aybars Demirci oğlumuz için destanımıza bir dörtlük daha koyduk.
Çekmiş’un Bayram Ali /Sirtini verdi dağa
Yaz buni Aybars oğlum/ Deden kesilsun sağa
Son söz: Haldoz horonu olan bu ezgiyi annem Finci’nun Fadime’den çocukluğumda dinlemiştim. Elimi tutarak horona başlar, bana türkü atardı:
Portikal ağaciyim /Meyva vermez aciyim
Babam beni çok sever /Ben oğurli paciyim
İlk müzik öğretmenim annemdi. 16 tuşlu kırık dökük antika piyanomuzun tuşlarında “Yavuz’un direkleri /Altundandu altundan / Yavuz nasi çikacak /Bu kimetli Batom’dan” türküsünü tek parmağıyla çalıp söylemişti. Türkünün notalarını orada bana ezberletmişti, tekrar tekrar çaldım, altı yaşındaydım. Müzik yeteneğimle ekmek yedim annem sayesinde, nur içinde yatsın.
Mahiye Morgül /28.1.2022
Bu yazı yorumlara kapalı.