Rize İslampaşa Mahallesinde bulunan atletizm sahasında on gün kadar önce anaokulları şenliği yapıldı. Konfeti şenliği desek yeridir. Makinelerle bulut gibi göklere püskürtüldü konfetiler. Çocuklar o anı seyrettiler, sonra koştular uçuşan konfetileri tutmaya. Bu mu eğlence şimdi!
Anaokulu şenliği kendi okul bahçesinde olur. Neden eğlence için çim saha seçilmiş akıl alacak gibi değil. Şenlikte yapılan bütün etkinlikler çim sahanın kullanım kurallarına aykırıydı. Özellikle makineyle havaya püskürtülen yaldızlı konfetiler bütün çevreyi kirletti. Konfetiler çevreye ve çimler üzerine öylesine yayıldı ki, günler sonra bile çöpleri göze batmaya devam etti, ediyor.
Küçük çocuklar yürümeyi bırakıp çimlerin arasında ışıldayan yaldızlı konfetileri toplamaya koşuyorlar. Yani çocuklar kimyasal atıkları elliyorlar. Dahası, yerdeki yaldızlı konfetilerden çıkan parıltılar ona bakan gözün merceğini örseler buzlu cama çevirir, ileride katarakta sebebiyet verir. Yani, şenlik adı altında çocukların göz sağlığına da zarar verdik.
Önceki gün sahaya sabah sporuna gelen bir fiziktedavi doktoruyla tanıştım. Ona “Omurilik eğriliği tedavisi için size gelen hastalar daha çok tıp fakültesi öğrencileridir, değil mi?” diye sordum. “Evet” dedi. Başka kaynaklardan da bunu bildiğim için kendimden emin sordum. Çünkü 2005 yılında eğik el yazısıyla başlayan o kuşağın en çalışkan öğrencileri bugün tıp öğrencisidirler. Ameliyathane hemşiresi bir yakınım var, o da sırt boyun bel ağrılarıyla perişan, çünkü 10 derece soğuklukta bir ortamda çalışmak zorunda.
Bunlar 2004’de okula başlayan nesildir. Omurların eğrilmesine sebebiyet veren eğik el yazına mahkûm edilmişlerdi. Dönemin Talim Terbiye Kurulu başkanı Ziya Selçuk idi, Milli Eğitim Bakanı da Hüseyin Çelik idi. Omurları eğrilmiş ıstırap içindeki bu gençlerin eğitim sorumlularına tazminat davası açma hakkı olduğunu düşünüyorum.
İslampaşa mahallemizi konfetiyle kirletenlerin bilmediği bir şey vardı; konfeti sadece gelinin başına atılır. Bunu öğretmem gerekir dedim ve bir avuç konfeti topladım, buzdolabı poşetine koydum, içine kağıt ve demir bozuk para kattım, Valilik binasında 3.katta Milli Eğitim Müdürünün sekreter odasına gittim. Müdür bey odasında yoktu. Sekreter hanıma konfeti nereye atılmaz bunu öğreteceğimi söyledim ve elimdeki konfetileri yere boşalttım. Bir iki sekreter daha geldi o sırada. Fotoğrafını çekin müdür beye gösterin, dedim.
-“Aaaa… Yeri kirlettiniz” dediler.
-“Evet. Siz de benim mahallemi kirlettiniz. Hem de anaokulu çocuklarının beynini kirlettiniz. Konfeti çimenlere atılır diye öğrettiniz. Bir de etrafa fosforlu yaldızlı kimyasal çöp attınız. Nasıl temizleyeceksiniz?”dedim.
Muavinlerden bir bey geldi. “Ben de gördüm. Gerçekten yerler çok kötü oldu” dedi. Bana temizleyeceklerine söz verdi, temizlendikten sonra bana bildireceklerini söyledi. Aradan bir hafta daha geçti, yapılan makineyle hortumlama yöntemi pek işe yaramadı, çünkü saha dışına uçan konfetiler her gün bir yana yayıldılar. Aşağıdaki fotoğraflar şenlikten on gün sonra çekilmiş fotoğraflardır, buyurun sonucu görün.
Çim sahada konfeti temizliğinin tümüyle yapılamayacağını baştan bilmiyorlar mıydı?
Orada yapılan diğer etkinliklerin ne kadar eğitsel değeri olduğu da tartışılır. Palyaço, yüz boyama, pamuk şeker, dondurma, şişirilmiş plastik yataklarda zıplama… Şu şişik yatakta minicik bedenleri zıplatmanın zararını neden tahmin edemiyorlar, anlamakta zorlanıyorum. Aslında biliyorum; çocuklar omurilik zedelenmesi yaşasın ki sağlık sektörü de kazansın!!! Tıpkı eğik yazıyla başlatmanın sonuçları gibi bu da planlı geliyor, veliler bilmiyor.
Şimdi Rize’de gençler okuduğunu anlamada neden Türkiye sonuncusudur biraz anlamaya başladınız. Bir de dünya sonuncusuyuz. Yani iki kere dibinin de dibi…
“Elle” ile başlayan 1.sınıf Türkçe kitabından çocuklar birbirinin apış aralarını ellemeyi öğreniyor diye Ankara’da 500 imzalı dilekçe verdiğimizde yeteri kadar sesimizi duyuramadık. Önceki gün sahilde bir öğretmenle bu kitapları kaldırıp atmadıkça daha kötüye gidecek diye konuşurken, İstanbul’da 1.sınıfta okuyan yeğeninin eşofmanını bir arkadaşı sürekli aşağı çekiyormuş, iki veli mahkemelik olmuşlar diye anlattı.
Neresinden başlayayım? “Elle”li cümleleri, “Ali yatakta yat”, “Ayten yatakta oynama” cümlelerini dava etmiyorlar, çocuklar ve veliler birbiriyle çatıştırılıyor. Oysa, 1.sınıf öğretmeni bilmiyor ki bu yaşta eşofmanla beden eğitimi olmaz. Çocuk giyip çıkarma sorunu yaşamasın diye o gün evden eşofmanla geliyor çocuklar, tüm gün eşofmanlı dolaşıyorlar okulda!
Bütün eğitim kuralları yok oldu! Yeter artık, bu kadar kötü öğretmenlik olmaz. Bilmiyorlar, o yaşta çocuk eşofman gerektirecek spor dersi yapmaz, grupla bahçe oyunları oynar. Okul kıyafetiyle oynanan, mendil kapmaca, yağ satarım, aç kapıyı bezirgan başı, ip atlama, gibi, grupla oynanan oyunlar oynanır.
Türkçe sadece harf okumaktan ibaret haline geldi, Arapça Kuran kurslarındaki gibi, anlamlı cümle görmedikleri için bu neslin beyinleri sağlıklı düşünemez hale geldi. Özellikle lise çağındaki gençlerde çok sık karşıma çıkıyor, asla aynı dilden konuşamıyoruz, bambaşka anlam veriyorlar ve ipin ucu kaçıyor. Bu nesil şu anda anksiyete tanısıyla hapçı edildiler. Rize’de son sınıf öğrencilerinin tamamı panik atak teşhisli Lise var.
Neden Rize ili okuduğunu anlamada sonuncu oldu acaba?
Vitrinine “AF-KUR-MA”, “Sİ-KİL-DUM” tişörtü asan esnafı da bu kalitesiz eğitimin sorumluları arasında görelim. Çarşısında göğüslerinde kuru kafa, çarpışan araçlar, tehlike şimşekleri, satanist resimler, iğrenç İngilizce yazılar vb siyah tişörtler satılıyorsa, bu şehrin çocukları elbette sonuncu olur.
Anne babalar, çocuğunuza 1.sınıftan 5.sınıfa kadar okutulan cümleleri alt alta koyun da bir bakın; korku, panik, şaşkınlık, uçuk hayaller, akla ziyan cümleler, korku masalları, hayalet, hortlak hikayeleri… Görsellere bakın bir de. Normal mutlu tebessüm eden bir tek resim yok, hepsi çizgi karakter, yamuk bakışlar, orantısız suratlar, vb. Çocuğunuzun beyin altını nelerle doldurduğunuzu görmediniz.
Konfeti çim sahaya atılırsa çöptür, değil mi? Ya çocuğunuzun beynine attığınız yanlış cümleler nedir?
Spor amaçlı kullanılmasına dair kapıda kuralları var. Tesisin girişinde panoda yazılıdır hepsi.
-Tesis spor amacı dışında kullanılamaz!
-Çimlere oturmak ve basmak yasaktır! vb.
“Atletizm sahasına fosforlu(kimyasal) konfeti atılır” diye beynine kazındı çocuğunuzun, buyurun nasıl sileceksiniz? Okula başladıktan sonra çatışma yaşayacak, çünkü atletizm sahasının kapısında sahada dikkat edilecek kuralları okuyacak ve “Ama biz burada konfeti atmıştık, sahayı amacının dışında kullanmıştık” diyecek, değil mi? Çocuk kime güveneceğini şaşıracak!
Buyurun anksiyete sebebi.
Uçurumun dibinde debeleniyor çocuklarımız, kendi ellerimizle yaptık bunu.
Çocuklarını korumayan bir toplumu Allah hiç affetmez, hiç hık mık etmeyin, günahımızı çekeceğiz.
Kendini yönetemeyecek bir toplum yaratıyoruz, savaştayız, çocuklarımızı köle verdik, çöküş yaşıyoruz!
Bu yazı yorumlara kapalı.