Derken, Eklendi Serbest Piyasa Tuzağı;
MEB’de Desantralizasyon 2023’te Tamam!
Cerrahi bölümlerinde TUS’a girmek için eğer başvuru olmuyorsa…
Yani Tıp Fakülteleri artık uzman cerrah yetiştirmeyecekse, bu ne demektir?
Şapkayı önümüze koyup düşünelim. Okullar işlevini yitiriyorsa biz oturup nerede hata yaptık diye düşünelim. Bu gençlerin elleri hiç kas yapmamış ve laboratuarda tüpleri deviriyorlarsa, bisturi tutamaz hale gelmişlerse, omurları eğrilmişse, bilek kaslarında sorun yaşıyorlarsa ve bu nedenlerle cerrah olamıyorlarsa, onları bu hale nasıl getirdiğimizi artık sorgulayalım.
Attığımız ok bumerang gibi döndü bizi vuruyor. Verdiğimiz yanlış eğitimin sonuçlarını görüyoruz.
Bu neslin ellerinde kas yok, çünkü ilkokuldan itibaren geometriyi sadece SAYISAL gördüler, çizim olarak değil açı olarak okudular. Elleri cetvel pergel iletki tutmadı.
Okuma yazma öğrenirken de bitişik eğik yazıya zorlandılar, dik-düz doğru ve çember çizimi hiç yapmadılar. Fiziksel gelişimleri eksik kaldı. Artık bisturi tutamıyorlar, bilim-yaşam bağları zayıfladı, ince kas kullanımları engellendi. Resim dersinde bile çizim yaptırılmadı. Bir doktor için şart olan dokunma duyusunun hassaslaşması engellendi, beyin kas koordinasyonları köreltildi.
Birkaç yıl önce Ankara’da bir tıp fakültesinde laboratuar dersinde tarihte ilk defa bir hoca öğrencilerini azarlıyordu. Çünkü öğrenciler tüpleri dik tutamıyor, deviriyor, düşürüp kırıyor, deney yapamıyorlardı. Bunu bana o öğrencilerden biri anlatmıştı. O zaman eğik bitişik el yazısının ilk kurbanları bu evlatlarımız oldu diye aklımdan geçirmiştim. Sorun sadece kalemi yatık tutmaktan ibaret değilmiş meğer.
2020’de omurilik eğriliği tedavisi gören tıp öğrencileri çıktı karşıma. Bir de sağ el bileğinde kas sıkışmasından ameliyat olana rastladım. İlkokulda eğik bitişik yazıya zorlanmış çocuklardı bunlar. Cerrahi bölümü seçemezler. Çünkü hem iki parmağıyla bisturi tutamaz, hem eli titremeden kesim yapamaz, hem de ameliyathanede saatlerce ayakta duramaz.
Eğer bir buğday değirmeninde çark dönmüyorsa suyun tıkandığı yeri tespit etmek, arkı açmak gerekir. Biz ne yapıyoruz? Boş boş bakıyoruz. Eğer suyun yolunu açmazsak arkadan gelen su daha büyük felaketlere sebebiyet verecektir. Cesaretle tıkanmaya sebebiyet veren oluşumları tespit etmeli, gelecek nesiller için çarkı döndürmeliyiz.
Çocuklarımız onca sınava girip kazandığı halde, iyi bir cerrah olmak istediği halde olamıyorsa, biz çocuklarımızın çarkını nerede tıkadık?
İlk araştırmayı “Çocukların el kaslarını kullanmasını nasıl engelledik?” sorusuyla başlatalım.
Okul öncesinde plastik oyuncaklarla… Evet, plastik eşyaların ağırlığı yoktur, kas geliştirmezler.
İlkokulda matematik dersinden geometriyi kaldırarak… Evet, pergel cetvel iletkiyi kaldırarak beyin kas koordinasyonunu yok ettik.
Matematiği SAYISAL’a çevirerek… Evet, matematiğin yaşamla bağını kopartarak!
Matematiğin kullanım alanı Geometridir, Fen Bilimleridir.
Geometriden çizim kalkarsa geriye SAYILAR kalır. O zaman açıların çizimsel(!) değil sayısal(!) ifadesi olur geometri.
Burada matematikten geometriyi ayırarak, kopartarak, matematiği parçalayarak, onu sadece sayılardan ibaret hale getiren ve ona da SAYISAL gibi uyduruk bir kavram yükleyenler art niyetli sözde eğitimcilerdir demek yanlış olmaz. “ÇİZİMSEL olmayan açı hesapları” ile öğrencileri lise sona kadar oyaladılar.
Ülkemizde kamucu eğitimden piyasacı eğitime geçişin mimarı Z.Selçuk 2004’de eğitim başı olarak verdiği ilk TV seminerinde “Geometrinin ne gereği var” demişti. Yeni neslin ders kitapları buna göre hazırlanacaktı. Bitişik eğik yazıyla harften öğrenmeye geçilecekti. Ki, bu da sadece harfleri okumakla sınırlı “ses temelli öğrenme” demekti, anlamlı okumayı ortadan kaldırıyordu.
2005 yılı eğitimde parçacı zekâ darbesinin ilk uygulama yılıdır. Gardnercilerin bayram ettikleri yıldır. 1995’den beri buna hazırlanıyorlardı. Eğitimi paramparça etme görevlilerinin Ankara’da Bilkent arazisinde YÖK Dünya Bankası dairesinde karargah kurdukları ve ürettikleri kavramsal silahlarla beynimizi duman ettikleri on yıllık dönemdir.
Belirtmeliyim, SPAN Amerikan şirketine Türk Milli Eğitimini teslim eden GATS görevlisi Tansu Çiller’di. ABD’den buraya Sosyal Kamucu eğitim sistemimizi liberalize etmek, yani parçalayarak emperyalist piyasanın yutacağı lokmalar haline getirmek üzere tam yetkiyle geldi ve halen onun ekipleri MEB de üst düzey görevlere devam etmektedirler.
Onların ürettikleri kavramsal silahları Milli Eğitimde Emperyalist Kuşatma (Otopsi yay.2006) kitabımda açıkladım. Kitap, pdf dosya halinde “mahiye.com” sitemde ücretsiz erişimdedir. O yıllar SAYISAL kavramı henüz dikkatimi çekmemişti.
Matematiksel kavramlarla nasıl oynadıklarını ise ilkin Matematik 1.sınıfta “ağırlık” yerine “kütle” demeye başladıklarında fark ettim. Meğer çoktan geometri ile matematik parçalanmış, birimler kaosa çevrilmiş, geriye sadece sayılar kalmış idi! Şimdi açıkça SAYISAL kelimesinin kavramsal silah olarak üretildiğini düşünüyorum.
Parçalı Matematik öğretiminin sonuçlarını 2022 TUS sınavı başvurularında görünce içim çok yandı. Tıp eğitiminde felaket çanları çalıyor.
Matematiği sayılardan ibaret hale getirmek büyük gaflettir. Oysa Matematik, nesneleri birimlerle ölçme –tartma- sayma işlemi yapan, tane, kilo, litre, metre, metreküp gibi birimler kullanarak Fen Bilimleriyle hayatın bağını kuran bilimdir.
Sayısal tuzağına nasıl çekildik?
İlkokul Matematik kitaplarında SAYISAL tuzağını mercek altına almaya karar verdim. Matematikle ilgili dostlarıma önce bir mektup yazdım, birkaç ünlü Matematik profesörüne de gönderdim. Şöyle yazdım:
Canlar merhaba,
Sayısal – Sözel kavramlarını hangi yıl kullanmaya başladık, hatırlıyorsanız çok sevinirim. Sanırım geometri dersinden pergel cetvellerin buharlaşmasına paralel bir şeydi.
Bu sene TUS sınavına girecek olanlardan Cerrahi bölümünü seçen hiç yok gibi. En tercih edilen bölüm ise Psikiyatri. Vahim bir sonuçtur, nedenleri araştırılmalıdır.
Bence 2005 eğitimde liberal dönüşüm programının sonuçlarını görüyoruz. Matematik dersi Fen Bilimlerinden kopartıldı, “sayısal” olarak ifade edildi ve geometri dersi çizimsiz hale getirildi. Hatırlayalım, Z.Selçuk TTK Başkanıyken “Geometri olmasa da olur” demişti.
Bir kırtasiyeci dostum yıllardan beri geometri araçlarını hemen hiç satmadığını söyledi.
Acaba SAYISAL kavramı tıpkı “çoklu zekâ” gibi kavramsal bir silah olarak mı eğitim dilimize girdi ve bu değişimle matematiksel algımızla mı oynandı diye düşünmeye başladım. Araştırdıkça temel kavram eğitimini nasıl kaosa çevirdiklerini gördüm. Örneğin “tane” kavramı hemen hiç verilmiyor. “Ağaçta kaç tane elma var?” gibi somut soru sormuyor, onun yerine “Ağaçtaki elmaların sayısı kaçtır?” şeklinde sonucu sayı olarak istiyor çocuktan.
Bu kavramsal dönüşümün tarihini belirlemede bana yardımcı olursanız çok memnun olurum.
2005 sonrası geçirildiğimiz müfredatla bağlantılı görünüyor, vereceğiniz tarih çok önemli olacak. Selamlar…
Gelen iki yanıtı buraya alıyorum.
“Merhaba Mahiye hocam.
Yazınızda bahsetmiş olduğunuz durumla ilgili hatırladığım şu ki öss-öys sisteminin son olarak uygulandığı 1998 yılının Haziranına kadar üniversite sınavında puanlamada Fen, Matematik, Sosyal,Türkçe-Sosyal,Türkçe-Matematik puanlamaları varken;1999 Haziranından itibaren yapılan ÖSS sınavında sayısal, sözel, eşit ağırlık diye puanlamalar olmuştur. Ayrıca hatırladığım şu ki Lise 2’den itibaren öğrenciler alanlara ayrılırken Fen sınıfı, Sosyal sınıfı,TM (Türkçe-Matematik) sınıfı oluyordu. Saygılarımla. /K.Kansu”
Diğeri yanıt şöyle:
“Saygıdeğer Hocam,
1994 yılında ÖSS ve ÖYS sınavlarına girdim. O zaman da Sayısal ve Sözel puan grupları vardı. Özellikle ilk sınavda.
Ancak aynı zamanda MF’ciydim. Yani “Matematik+Fen” bir aradaydı. Zaten, belirttiğiniz gibi öyle olmalıdır !
Tıp Doktoru ve Mühendis adayları MF grubundaydık. O yıllarda diğer sınıflar ise: EA (Eşit Ağırlık – İktisat, Hukuk gibi) ve Sözel şeklindeydi, diye hatırlıyorum. /B.Uslu”
Sayısal kelimesi tahmin ettiğim gibi SPAN Amerikan Eğitim Şirketi Ankara’da konuşlandığı dönemde dilimize girmiş görünüyor. Matematiği Geometriden ve Fen Bilimlerinden koparmak için seçilen anahtar sözcük bu oldu. Matematiğin bilinen tanımı da bu sırada buharlaştı. Tanımı şöyledir:
“Matematik, sayılabilir ve ölçülebilir nesnelerin sayılabilmesi ve ölçülebilmesi için birim kullanan bilimdir.” Bu tanıma göre Sayısal diye bir bilim dalı yoktur. Tek başına sayının bilimsel bir yeri olamaz. Yanına mutlaka tane, kilo, metre, litre, metreküp gibi bir ölçü biriminin olması gerekir.
SPAN’cı ekiplere yazdırılan ders kitaplarında başka nelerle oynamamışlar ki! Ankara İdare Mahkemelerinde açtığım davalarda ve Basın Savcılıklarına yaptığım suç duyurularında eğitsel kavramları bozarak çocukların akıl sağlığı ile nasıl oynadıklarını bir hayli deşifre ettim. https://mahiye.com/wp-content/uploads/2018/03/Mavi-Balinal%C4%B1-MEB-Matematik-1-21.3.2018.pdf
Yukarıdaki bağlantıda suç duyurusu yaptığım MEB 2017 basımı ünlü mavi balinalı Matematik ders kitabına şimdi “sayısal kavramı” açısından yeniden baktım. Toplama ve çıkarma işlemi öğretilirken birim “tane” olarak (Resimde kaç tane inek var?) hemen hiç sorulmamış. Hemen hepsinde sonuç sayı olarak istenmiş. Örneğin “Resimde inek sayısı kaçtır?” şeklinde soruluyor.
Kitabın anahtar kelimesi “Sayısı kaç?”
Matematik kitabında dil olarak birinci şahısla hiç soru sorulmadığını da fark ettim. İki çocuk resmi koymuşlar, adları da var, baloncukla birbirleriyle konuşuyorlar. Üçüncü şahıslar birbirine matematik sorusu soruyor, gibi. Bu anlatım tarzı öğrenciyi konuya yabancı durumuna sokar, soruyu istek duyarak okumaz. Konuya yabancı konumuna gelir ve soruyu çocuk kendisine ait soru olarak görmez, böylece okuduğunu anlamaya (öğrenmeye) “istek” duymaz. “İstek” ise, eğitim psikolojisinde motivasyona karşılık gelen en temel ögedir. Yani matematik kitabındaki anlatım diliyle öğrenci konuya yabancı konumda tutulmaktadır. Bu da bir tür yalnızlaştırma silahıdır.
Dağıtımının durdurulması talebiyle 2018 yılında Ankara Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusu yaptığım söz konusu mavi balinalı matematik kitabından kafa karıştırıcı birkaç sayfa dört yıl sonra (2021-2022 ders yılı) MEB’in (eba.gov.tr) resmi yayın sitesinde 1.sınıf Matematik 4. Ünitede (s.133 ) aynı başlık altında karşıma çıktı.https://tegmmateryal.eba.gov.tr/upload/uygulama/b07c0f09-99b0/01f4654a101cab922ad8f9825fab4d75bbca5124.pdf
Görseldeki bu apartmanda olmayan 15 ve 13. katlardan çıkarma işlemi yaptırıyor!
( 15-9= …) (13-11=…)
Kaostur, akla ziyandır, çocuğa haksızlıktır, matematiksizliktir.
Verilen çıkarma işlemleriyle görselin bağı yoktur. Hayattan kopuk. Bilim dışı matematik ancak böyle olur. Ayakları yerden kopuk bir nesil ancak böyle yetişir.
Dört yıl önce 2018 yılında sayısal silah açısından bakmadığım bu görselde öncelikle mavi balina intihar oyunuyla bağlantı kurmuştum, basın savcılığına suç duyurusu yapmıştım. Meğer içinde başka sessiz mayınlar daha varmış!
Aynı ünitede bir sonraki sayfada benzer yanlışlar var, görselle ilişkisiz sorular, toplama-çıkarmayla ilgisi olmayan sorular… Üç sorudan sadece bir tanesi toplama sorusu, diğer iki soruda sadece sayma işi yapılacaktır. Oysa çocuk sayı sayarken toplama yaptığını zannedecektir! Ve, çocuktan, yaptığı işlem toplama mıdır çıkartma mıdır diye kutucuğa işaretlemesi isteniyor! Olacak şey değil!
Dört işlemi bile doğru mantıkla öğretmeyen bir Matematik dersi Sayısal tuzaktır!
Sorular:
Tüm koyunların sayısı kaçtır? (Toplama işlemi yapılır.)
Bir arada olan eşek sayısı kaçtır? (Resme bakıp eşekler sayılır!)
Ot yemeyen inek sayısı kaçtır? (Resme bakıp inekler sayılır!)
Soru içerisinde bir de dil tuzağı var; “Çiftlikte … eşek var. 1 eşek diğerlerinden ayrı. Bir arada olan eşek sayısı kaçtır?” Bu söz dizininde kafa karıştırıcı olan 1 arada, bir arada, birarada gibi sesdeşkelimelervar.Ayrıca, resimde ot yiyen (otlanan!) ineğin biri çok kötü resmedilmiştir, kesin olarak otlandığı söylenemez. Matematik, kesin ifadelerle mantık yürütür, buradaki gibi muğlak ifadeler ve muğlak görseller çocuğa kurulmuş algı tuzaklarıdır!
Akıl Dışı Soru Sormanın Baş Mimarı Ziya Selçuk ve ekibiydi. Hatırlayalım, 2004 TV seminerinde “Bir gemide 20 koyun 15 keçi vardır, kaptanın yaşı kaç, diye sorduğumuzda artık çocuklarımız buna cevap verebilecek” demişti. 2022’de bakanlık koltuğunu terk etmek zorunda kaldığında yerine kendi ekibinden Mahmut Özer getirildi. Mart 2022’de şunu dedi: (basından)
“Bu ülkeye sayısal, sözel, eşit ağırlık ayrımını kim yaptıysa en büyük kötülüğü yapmış. Matematikle ilgili bir seferberlik başlatacağız. Matematikteki öğrenme yaklaşımını değiştireceğiz” dedi. Uzun sürmedi, piyasadan denetimsiz matematik kitapları ve kursları açıklaması geldi.
Sayısal tuzakçı çoklu zekâcı Selçuk’un çalışma ekibinin içindeydi, zaten sayın Selçuk bakanlık görevinden ayrıldıktan sonra orada çalışmaya devam edeceğini söylemişti. Sayın Özer ise Matematik eğitiminin suçunu attı kendi arkadaşlarına, bu da katarsis hali, çocuk gibi “ben yapmadım o yaptı” diyor. İlginç!
Beş ay sonra, 19 Ağustos basın açıklamasında, bu sene (2022-2023) dağıtılacak ders kitaplarının yanına piyasadan topladıkları yardımcı(!) kitapları da koyacaklarını söyledi. TUS’ta sayısal tuzağını yazıyordum oysa. Yazı bitmeden gündem değişiyor, bu ne haldir?
Piyasada kaçak basımlar aldı başını gidiyor. Nerde nasıl hazırlandıklarını kaç baskı basıldıklarını bile kimlik sayfasında açıklamayan öyle vahşet kitapları var ki. Satanist karikatürleri, göz bozan görseller, kâbus resimler, uçan süpürgeler, cadı bayramları gırla gidiyor…
O denetimsiz kitaplar mı bizim ortak kasamızdan ödenerek çocuğumuzun önüne konacak?
Piyasadan kitap alan devlet demek, kendini lağvetmiş devlet demektir. Başsızlık, koruyucusuz kalmışlıktır. İşte Fetöcü Hüseyin Çelik’in 2006’da bakan iken (Ziya Selçuk da TTK başkanı) söylediği; “merkezi dağıtıyoruz” ifadesi 2023 de bu ders yılında gerçekleşiyor. Bakan Çelik biz anlamayalım diye Fransızca “desantralizasyona geçiyoruz” demişti.
Velilerimize denetimsiz piyasa nedir göstermek için, piyasadan alınmış 1.Sınıf Matematik kitabından bir sayfa buraya alıyorum.
MEB basımları denetimliydi de ne değişmişti, dediğinizi duyuyorum, oysa sözde denetim vardı, şimdi Talim Terbiye Kurulunun lağvedilmesindedir sıra. Kitap komisyonlarını da dağıtırlar.
Bu gidiş çoklu zekâcı felsefeye uygun, parçalı eğitim ile kastettiğimiz, “farklı müfredatlı okullar” sistemine gider, model okullar, etnik ve dinsel farklı okullar furyası başlar.
Eğitimde teklik 2023 yılında bitiyor dedikleri buydu! Kaldı Anayasayı değiştirmek işi.
………
Piyasadan Cadı Kazanlı Matematik
Elimde basım tarihi ve baskı adedi bile belirtilmemiş 2021-2022 ders yılında kullanılmış bir matematik kitabı var. İçinde Doğal Sayılarla Çıkarma İşlemi başlığı altında metin olarak girilmiş bir cadı masalıyla kurgulanmış şöyle sorular var. (Sayfanın görselinde kâbusa sebebiyet verecek kadar korkutucu resimler var, o nedenle buraya resim koymayacağım.)
Salyangoz Çorbası: Timsah Pako ile yavrusu Miko ormana gittiler. Yapacakları çorba için 18 tane salyangoz kabuğu topladılar. Yolda 4’ünü düşürdüler, geriye kaç salyangoz kabuğu kaldı?
Fırında Çekirge: Binbir güçlükle 20 tane çekirge yakaladılar. Dönerken 5 tanesi zıplayıp kaçtı. Kaç çekirge kaldı?
Pire Pilavı: 12 tane pire yakaladılar. 4 tanesi kayboldu. Kaç pire kaldı?
Kurbağa Gözü Tatlısı: 4 tane kurbağa yakaladılar. 1 tanesi vraklayarak kaçtı. Kaç kurbağa gözü kaldı?
Ödev: Bir yemek de siz hazırlayın.
Bu soruların yer aldığı sayfadaki görselde cadı rolünde dişleri kocaman ağzı açık ayakta duran bir timsah ve karnındaki cepten kazana bakan yavrusu görülüyor. Ateşin üzerinde kaynayan kazanda kırmızı çorbadan, bir göz dışarı bakıyor, odun kaşığı, kazanın üzerinde buhar dumanı. Timsah ile yavrusu bu kazana iştahla bakıyor!
Bu kitabın iç kapağında adı verilen pedagog ve psikiyatr danışmanları da var, yani kendi denetimlerini kendileri yapmış gösteriyorlar. Eyvah eyvah…
Veliler için anlaşılır pedagojik ipuçları vereyim:
Öğrenci bu sayfadaki matematik sorularını çözmeye çalıştıkça aklı bu görselde olacaktır, çünkü negatif yüklü imajlar dikkatleri kendine toplar, sonuçta çocuk dikkatini matematik işlemine veremez, hatta çocuk o gece kâbus bile görebilir, bir daha Matematik kitabının kapağını açmak istemeyebilir.
Bu cadı tablosu bazı batı ülkelerinde bilinen bir tarikatın kutladığı cadılar bayramı tablosudur. İngilizce ders kitaplarında da bolca yer almaktadır. Oysa bizim kültürümüzde bunlar yoktur. Maksat matematik öğretmek olmayınca… Çocuklar böyle devletsiz/başsız korumasız kalır, kitabın içine de rüyalarına da cadılar girer!
Pedagojik kuraldır masaldan matematik sorusu olmaz. Çünkü Matematik müspet bilimlerin ana dersidir, laboratuarda test edilebilir, ispatlanabilir konuları içerir. Oysa masalın denemesi yapılamaz, akıl dışıdır, ispatlanabilir değildir. Bu nedenle masallar matematiğin konusu hiç değildir.
Bir de İstanbul’da piyasada resmi izinli Halk Eğitime bağlı Matematik okulu gösterelim. Girişte yer hizasında “I (kalp resmi love demekmiş) Math” tabelası! ile öğrenciyi karşılıyor. (Basından 2021)
Sanki anaokulu binası. Arabesk sevgili gibi, ben seni seviyorum sen beni sevmesen de olur diyor adeta.
Sayısal tuzaklı, yaşamdan kopuk, içinde Matematik olmasa da olur.
O kitapları ve bu binayı birlikte düşündüğümüzde, 2023’den sonra iki kelime İngilizce ile kandırılmak çok daha kolay olacak diyor bize!
Not: Yazıya birkaç gün önce başladım. “eba.gov.tr” resmi adresinden Anaokulu ve 1.Sınıf Matematik kavram eğitiminde yapılan bilinçli yanlışları tespit ediyor, TUS sınavında gençleri neden bocalattıklarının kökenine iniyordum, ki dosya uzarken baktım bakan M.Özer bugün yeni bir açıklama yapmış ve resmi MEB sitesinin yanlışlarıyla uğraşmamız artık gerekmeyecek. Piyasa tamamen egemen olacak. Bu günceli atlamadan bu konuyla bağlantısını kurmak zorundaydım.
Mahiye Morgül
Bu yazı yorumlara kapalı.