"Enter"a basıp içeriğe geçin

TÜRKÇE 1.Sınıf Okuma Yazma Kitabında Varlık Kaosu (24.9.2024)

39 Kişilik kadroyla basıma hazırlanmış kitabın iki de üst düzey sorumlusu var; Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin (Uzmanlık alanı Kamu Yönetimi) ve Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof.Cihat  Demirli (Uzmanlık alanı Bilgisayar) eklersek toplam 41 uzmanın gözü değdi bu kitaba.

Girişteki künyede listeye göre; 15 Yazarı, 5 Editörü, 3 Dil Uzmanı, 2 Rehberlik Uzmanı, 10 Görsel Tasarımcı,  2 Program Geliştirme Uzmanı, 2 de Ölçme Değerlendirme Uzmanı var.

Girişte yazılan “Millî Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 17.07.2024 tarih ve 110460159 sayılı yazısı ile eğitim aracı olarak kabul edilmiştir” yazısında görüyoruz ki şapkalı î harfi 2024’de resmen kullanılmaktadır.

Kitabın “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adlı yeni müfredata göre hazırlandığı belirtiliyor. Buna göre değerlerimiz her konuya serpiştirilecek ve bilinen kavramlar yeniden değiştirilecek.  Örneğin her derste olur olmaz her şeye, çizime, hayalete, eşyaya, kurda kuşa, taşa kuma “varlık” diyor. Elmalarla armutlar toplattırıyor, birim yok artık, hepsine “varlık” demeyi icat ettiler. Akıl karıştırıcı silahlarına bunu eklediler.

Önceki müfredatta görseller üzerinden çocuğun görmesini bozmaya yönelik yapılan perspektif bozukluğu ve orantısızlık bunda da devam ediyor. Çizgi film karakterlerine ders anlattırma, sanal yaratıklarla matematik, gerçek hayatta olmayan çizgi karakterlere “varlık”mış gibi cümle kurdurma, masaldan matematik sorusu, hayali oyunlarla çocuğu oyalama vb bilim dışı tutum bu müfredatta daha da fazla yer aldı.

Kitabın kapak resminde perspektif yanlışları var. İlk zihin dağıtma silahı böyle başlıyor.

Sayfa 11: Kapaktaki okula başlama sahnesinde resim hatalarını sıralayalım.

-Okulun pencereleri zeminden tavana kadar uzuyorsa, mimari olarak bu nasıl izah edilir?

-Okulun girişi tek basamak olmaz, hemzemin giriş yanlıştır.

-Veliler çimenlere basıyor, bu nedir?

-Atatürk büstü çimenliğin bir ucunda ve eğri çimenliktedir, burada tören yapılamaz.

-Okulun ana kapısı çatıyla birleşmiş ve çatıda mimari yapı yok, anormallik var.

-Sol duvarın bitişiğindeki beton yapı neyin nesidir, belli değil.

-Babanın bir kolu kıvrık, annenin iç çamaşırı görünüyor, annenin ayakkabısı çimenlikte topukları batar, bacakları orantısız,  çocuğun kolları farklı boyda, vb orantısızlıklar var.

-Bayrak direğinin ipi yok. Bayrak öylesine kondurulmuş, emanet duruyor.

-Çocuk böyle bozuk resme baktırılmaz, çünkü beyninde matematiksel oran kavramı zedelenir.

Sayfa 16.“Görseldeki (hoparlör) sembolü olan varlıkların çıkardığı sesleri dinleyelim. Dinlediğimiz sesi taklit edelim ve sesin kaynağını söyleyelim.” (Marakas, Keman, Bağlama, Fülüt sesleri herhangi bir harfin telaffuzu için taklit edilebilir sesler değildir.)

16.Sayfadaki resimde müzik aleti çalan çocuklar var. Öğrenciden çalgı seslerini taklit etmesi isteniyor. Ancak, sesin kaynağına “varlık” diyor. Oysa müzik aletleri insan eliyle yapılan eşyalardır, varlık değildir. Üstelik seslerini ağızla çıkartmak mümkün değildir.

Sayfa 17: Komutunda “Sesleri dinleyelim. Dinlediğimiz seslerin hangi varlıklara ait olduğunu bulalım ve işaretleyelim” diyor.  Oysa, varlık başlığı altında yer almayacak resimler bunlar.

Bu sayfada çizimleri verilen sesler oldukça karışık, akıl karıştırıcıdır: Kaz/ Zil / Davul/ Dere /Helikopter/ Gitar /Motorsiklet / İnek resimleri var. Her biri farklı başlık altına yerleştirilecek görseldir. Elmalarla armutları toplamak gibidir.

Eğitsel not: Çocuktan çıkartmasını istediğimiz sesler gruplayarak sorulmalıdır. Örneğin, hayvan sesleri, taşıt sesleri, çalgı sesleri, doğa sesleri, gibi. Eğer her şeye “varlık” dersek çocuk bilimsel tasnif yapmayı öğrenemez. Bu açıdan baktığımızda, “yüzyılın maarif modeliyle çocuklar zihinsel kaosa itiliyor, bilimsel tasnif yapamaz hale getiriliyor” diye bir tespit yapabiliriz.

İnsan beyni tıpkı bilgisayar gibi bilgiyi tasnifleyerek depolama özelliğindedir. Eğitim buna göre konuları belirler. Her şeyi varlık dosyasına koymaya kalkmak çocuğun beynini harabeye çevirmektir.

Sayfa 75: “ana” ile başlamak neden yanlıştır? Cevap: Kelimenin doğrusu “anne” olduğu için!

Havada uçuşan harfler ve anlamsız heceler arasında çocuktan “ana”yı boyaması isteniyor;  oysa dağınıklık eğitsel beceri vermez, çocuğun aklı dağılır.

İleri sayfalarda (s.90) “nene” öğrettikten sonra “anne” öğretiliyor. Üst üste iki yanlış görüyoruz.  İnsan beyni ilk öğrendiğini doğru kabul ederek hafızasına kaydeder. Sonradan bunu değiştirmek zihinsel kaos yaratır.

Yerel şivelerle okuma yazma öğretimi diye bir şey yoktur. Resmi devlet dilimiz kuralları belirlenmiş olan İstanbul Türkçesidir. Her yöreye göre bir başlangıç belirlenemez, çünkü her yerel şivenin gırtlak yapısına bağlı olarak ses tınısı farklıdır. Yerel şiveyle okuma yazma olacak şey değildir, Türkçe berbat hale gelir, zihinsel kaosa yol açar, giderek dilde birlik de biter.

Sayfa 89: Benzer şekilde, “nine” yerine “nene” diyerek başlamak da yanlıştır. Nene dedikten sonra “anne” öğretiliyor, bu da ilginçtir, çocuk ikisini birbirine karıştırabilir.

Sayfa 90: Çocuğun annesine yapmacık sarıldığı bir görselde, annesinin çocuğuna sevgiyle bakmadığı bir resim hiç bu sayfaya yakışmıyor.

Anne öğretiyoruz ama çocukla annesi arasındaki sıcaklık yok olmuş! Çok hazin bir anne-çocuk resmi! Değerler eğitimi bu mu şimdi?

Maalesef Türkçemiz bu müfredatla yerel sokak dillerine doğru rotasını çevirmiştir. Türk çocukları bu şekilde bilim dili de öğrenemez aile sevgisini de öğrenemez.

Ne öğretiyoruz çocuklara ki ne bekleyeceğiz bu çocuklardan, hazin çürümüşlük sardı her yanı.

Yeni program eskinin pedagojik saldırı silahlarını katladı. 21 yaşında 15 suça bulaşmış bir katil ancak o müfredattan çıkardı, şimdikinden hapisane endüstrisine köle mahküm işçilik sistemine geçirileceğiz. Eski yazılarımı ve eğitim kitaplarımı yeniden gözden geçirin derim.

Mahiye Morgül  -Rize

Bu yazı yorumlara kapalı.