İslampaşa mahallesinden komşum Hatice Gezmiş’in ailesinde dört kuşak eskiye dayanan şifa bilgilerini bu bölümde okuyacaksınız. Hatice hanım anneannesinin yaptığı ilaçları bana anlatırken, o da kendi babaannesinden öğrendiği ilaçları yapardı dedi. Rize Aron bölgesinden Hekimler namıyla bilinen köklü bir aileden canlı kaynaktan bu bilgilere ulaştığım için çok şanslı olduğumu düşünüyorum.
Evin mutfağında kurulan düzenle başlıyordu şifa bilgisi. Köydeki evlerinin mutfağında odun ateşinde yemek pişirilirdi. Ocağın etrafındaki duvarlarda askılar olurdu. Gölgede kurutulmuş şifa otları bez torbalar içerisinde o askılara asılırdı. Ocağın dumanı (is) onları sürekli kuru tutardı.
Kurutulmuş ağaç kavunu ve yaprağı: Yaprakları gölgede kurutulur, ufalanır, iri gözlü kevgirden geçirilir, kuru nane gibi yemeklere çorbalara katılır.
Ağaç kavunu da benzer şekilde, doğranmış olarak gölgede veya kuzinede kurutulur. Önce kabuğu soyulur, beyaz kısmı dilimlenir, kuzinede kurutulur, un gibi olana kadar döğülür, tozu yemeklere ve salataya katılır. (*)
(*)Dipnot: Bu tarif, Başoğuzlu kralı Mete Oğuz’un kullandığı Mitridatikom panzehirinin yapımında tarif edilen, tiryak/panzehir denilen, mesir macununa da katılan, kurutularak öğütülmüş turunç yaprağı tarifi ile örtüşmektedir. Onun tarifinde “sedefotugillerden 20 yaprak ezilir” diye bir çeviri vardı, bunun turunçgiller demek olduğunu, dar anlamda bergamut/ağaçkavunu ailesi için kullanıldığını iki yıl kadar önce çözmüştüm. Bugün ise, Hatice hanımla ve ertesi gün Yakup Özkan ile görüşmemizden sonra, bergamut grubunda ağaç kavunu, greyfurt ve turunç meyvelerini saymak, hatta çekirdeksiz yafa portakalını bu gruba dahil etmek gerekir kanaatindeyim.
Çekirdeksiz yafa portakalı kabuğu: Kurutulur, öğütülür, çorbaya salataya ekilir. Karaciğeri temizler.
Kurutulmuş greyfurt yaprağı: Kurutulur, öğütülür, çaya, çorbaya, salataya katılır.
Öksürüğe: Bir tutam hava-civa yarım kaşık tereyağında eritilir, 3 kaşık pekmez, yarım kaşık öğütülmüş çörek otu (veya karabiber) ile karıştırılır.
Akciğer iltihabına: 1 kg soğan doğranır, 7 baş sarımsak döğülür, 3 kaşık bal,1 kaşık çörek otu, yarım saat kaynatılır, süzülür, içine bir limon sıkılır. 15 gün sabahları aç karnına 1 kaşık içilir.
Yanık yarasına: Çiğ yumurta sarısı çırpılır, içine 1 kaşık zeytinyağı katılır. Yaraya sürülür.
Reflüye: 1 Yumurtanın akı 1 kaşık zeytinyağı ile çırpılır, rahatsızlanınca bir çay kaşığı içilir. Reflüde, gece midede kalan asit sabaha doğru boğaza gelir, boğazı yakar, rahatsız eder.
Reflüye önlem için akşam saatlerinde çiğ sebze meyve yemeyiniz. Çünkü çiğ yiyeceklerin öğütülebilmesi için midemiz daha fazla asit salgılamaktadır. Yenilenler barsağa geçtikten sonra onca asit midede kalır ve sabah o bizi rahatsız eder. Eğer gece mideniz kazınırsa bir parça peynir ekmek yiyerek midenizi bastırmak tercihiniz olsun.
Böbrek taşına kirazın kabuğu: Aşısız yaban kirazının gövdesinden bir parça kabuk sıyrılır, kuzinede (fırında) kurutulur. Çay gibi demlenerek içilir. Böbrek taşını parçalayarak döker. Kum varsa onu da döker.
Kiraz meyvesinin saplarını kurutarak yapılan çay da benzer özelliğe sahiptir.
Kabızlık için günkurusu kayısı çayı: Kayısının hiç ilaç görmemişi olan günkurusu kaynatılarak şekersiz içilir.
Ek bilgi: Hatice Gezmiş hanımdan aldığım yukarıdaki şifa bilgilerinden sonra, Gezmiş ailesinin hekimlikle olan bağları üzerine bir iki söz etmek isterim. Ata dedelerinde gezgin hekimlik yapanlar vardı. Soyadı kanunuyla GEZMİŞ soyadı almalarını buna bağlamak yanlış olmaz. Aile lakapları Hekimler olarak geçiyor. Çağrıldıkları yere mutlaka aileden bir hekim gönderilirdi. Örneğin bir salgın hastalıkta gittiği yerde salgın bitene kadar kalırlardı. Bu şekilde Arhavi’ye yerleşen Rizeli Hekimlerden bir dedenin torunu, bugün emekli öğretmen Musa Kazım Hekimoğlu, dedesinin Rize Aron bölgesinden Arhavi’ye tabiplik için geldiğini, sonra da orada evlenip kaldığını bizzat bana ailece gezmeye çıktığımız Hamzabey Armutlu tepesinden karşıki Aron yöresine bakarken anlatmıştır. Tam o tepedeki bir armut ağacının yere düşmüş oldukça iri meyvelerinden, eşi Emine (Arhavi ADD Şb Bşk.) hanımla beraber sirke yapmak üzere topladığımız sırada anlatması da hoş bir anı oldu. Orada, hem kuzeyde Rize sahilleri hem güneyde Askoroz vadisi ve Kibledağ – Aron dağ silsilesi birlikte görülen o tepede, antik Başoğuzlu hanedanından elitlerin gömüldüğü VARELİT tepesinin doğu yamacındaydık.
Gezmişler ile Hekimler aynı aileydi diyorduk… Panzehiri bulan Başoğuzlu İmparatorumuz VI.Mitridate Mete Oğuz’un hekim heyetleri ve elinde divit kalemle köy köy dolaşıp dertlere derman yazan kızı Sare gelin geliyor aklıma. O reçeteler Roma’ya kaçırıldı, tarihten silindi, o şifacı kadınlarımız Hıristiyanlığın doğuşu denilen 1.yüzyılda büyücü ilan edilerek öldürüldüler. Onlardan kalan kırıntıları nefesimiz yettiğince toplamaya çalışıyoruz şimdi.
Devam edecek…
Mahiye Morgül
Bu yazı yorumlara kapalı.