“OĞLUMU GERİ VERİN, BAŞLARIM SİZİN BOP’UNUZA!”
Gencecik oğulları PKK’ya kaçırılan annelerin isyan sloganı: “OĞLUMU GERİ VERİN. BAŞLARIM SİZİN KÜRDİSTAN DAVANIZA!”
Gencecik oğulları intihar eden annelerin sloganı da budur: ”OĞLUMU GERİ VERİN. BAŞLARIM SİZİN MOMOLU DERS KİTAPLARINIZA! ALIN KİTAPLARINIZI VERİN OĞULLARIMIZI!”
İkisinin birbiriyle ne ilgisi var diye soranlara bir hatırlatma yapalım. Tayyip Bey kendisinin BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) eşbaşkanı olduğunu ilan ederken “BOP’un eğitim ayağı da var” demişti. Yani, haritaları değiştirenler gelmiş ülkemizde müfredatları da kırıp parçalamaktaydılar. BOP’un sadece ülkelerin ulusal haritaları değil ulusal müfredatlarını da parçalama projesi olduğunu söylemişti.
BOP’un eğitim ayağının “eğitimin küresel piyasanın ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmesi” olduğunu Milli Eğitimin Amaçlarını değiştirdiklerinde yazdılar, anlamadık, ama yaşayarak öğrendik. Bakan Z.Selçuk’un içinde olduğu SPAN destekli ekibin görevi küresel piyasanın “Parçala, her parçayı birbiriyle buluşamayacak şekilde bir daha parçala, her birini ayrı ayrı pazarla” kuralını uygulamaktı. Bizim gibi KAMUCU rejimlerde bir sıkıntı vardı, gerekirse ara darbelerle ulusal direnç noktalarının tasfiye edilmesi ya da taşların temizlenmesi gerekiyordu. Bunlar yapılırken türlü kılıflar yaratılır, toplum cambaza bak oyunları oynatılır. 2005’de Parçalı Müfredata Göre Ders Kitapları basmaya başladıkları zaman bu iyi bir şeymiş gibi yanıltıcı (yalan söyleyerek ikna) kelimeler türetildi, “Çoklu Zeka Kuramına Göre Matematik” gibi tuhaf kitaplar basıldı. Müfredatı parçalamanın mimarı Z.Selçuk “ne gereği var, çok şey öğretiyoruz, müfredatı hafifletiyoruz” diyerek matematik programından geometri konularını ve faiz hesaplarını 2005’de kaldırmıştı.
Kitaplardan asıl öğrenilmesi gereken konular çıkartılırken daha fazla kitap basıldığını gördük; içlerinin korku resimleriyle ve korku masallarıyla şişirildiğini veliler anlayamadı. Matematikten ve İngilizceden artık çocuklarımızın ödleri patlıyor. Beri yandan artan intiharlar bize daha büyük bir tehlikenin yaklaştığını haber veriyor. Maalesef artan intiharları görmezden geliyoruz. Başarı ölçümlerinin de bir anlamı kalmadı.
Özellikle İlkokul ders kitaplarını ÖCÜ(MOMO) masallarıyla doldurup çocuğu okuldan ve dersten soğutmak, çocuğun aklını bulandırıp intihara kadar götürmek, algı bozukluğu yaratarak hiçbir şey öğrenemez hale getirmek, gibi tehlikeli sonuçlarla karşılaşıyoruz.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un son açıklamalarına bakarsanız, getirecekleri yeni düzenlemelerin Parçalı Müfredat kıstaslarına göre ne anlama geldiğini görebilirsiniz.
27.5.2019 açıklamasına göre, artık 6 zayıfla sınıf geçmek olmayacak. Peki o zaman, okuma yazma öğretmeden geçirdiğin çocuğu liseye kadar sınıf atlatan kimdi? Bu çocuklar Z.Selçuk 2004’de Talim Terbiye’nin başına geldiğinde dünya sıralamasında ilk 15 ülkenin (1999, en başarılı 12. Ülke) içerisindeyken, Z.Selçuk 2016 darbe sonrası Milli Eğitim Bakanı koltuğuna oturtulduğu yıl nasıl oldu da son 15 ülkenin arasına (130.sıraya) düştük?
5.9.2019 açıklamasına göre, ders yılı takvimi değişti, 180 gün ders, 2 ara tatil. Yani üç dönem ders, iki ara tatil. Yine şirin açıklamaların arasına yerleştirilmiş bir açıklama. Öğretmene tatil yok, onlara masal anlatıcılığı seminerleri verilecek. Eğitim artık “Uyusun da büyüsün, ninni…”
Japonya’da yıllık eğitim süresi 240 gün.
Eskiden çocuk uyurken ona masal anlatılırdı, okula başlama yaşı çocuğun masal çağından çıkma yaşıydı. Eskinin bilim yuvası okullar artık masal oldu.
Bir yılın yarısı kadar bile eğitim yoksa, olanı da masallarla şişirilmişse…
Bizim Milli ve Dini bayramlarımızı da tatillere ekleyince, hafta sonuna ekleyerek turizm bayramına çevirdiklerinde eğitim süresi daha da düşer.
Gelelim üçe bölünmüş ders yılına… Ders kitapları da üçe bölünecek. Bir yılda bir dersten üç forma, ayrı ayrı üç kitap verilecek çocuğa. Birincisini üç ay okuyup atacak çöpe, ikincisini okurken bir önceki konuda ne öğrenmiştik diye dönüp bakamayacak. Yani ders yılını üçe ayırmakla bitmeyecek, buna bağlı kitaplar da üçe bölünecek, böylece zihinsel olarak da konular birbirinden kopartılmış olacak. Konuları kopardıkça “parçalı müfredat /Çoklu Zeka” uygulanmış olacak.
Soralım Ziya Selçuk’a: “Hani çoklu zekâ geride kaldı, onu terk ettik, o yanlıştı, şimdi çoklu mizaç uygulayacağız, demiştiniz?
Parçalı ders kitaplarını kendisi basan kullanan Doğa okulları gibi birçok özel okul var. Onlar da Ziya Selçuk ile birlikte SPAN tezgahından geçmiş olmalı. MEB’den o kitaplara onay alabildiklerine göre…
….
Sonuçlarından kendisi sorumlu değilmiş gibi…
Bakanımız yapar eder, sonuçlarından kendisi sorumlu değilmiş gibi o sonuçları bahane ederek yeni bir düzenlemeye geçer. 27.5.2019 tarihli açıklamasındaki itirafına dikkatinizi çekeceğim: (basından)
“Temelde sınıf geçmek eğer çok kolay olursa, dört işlem bilmeden lise bitirilebilir. Böylelikle giderek ülkenin öğretimsel düzeyi düşmeye başlar. Üniversite sınavlarında da yapılan net sayıları azalır. Bir öğrenci belirli derslerden yüksek not alarak, hiç öğrenmediği derslerden geçiyorsa, diyelim ki 6 tane zayıfı var ve geçiyorsa, bunu problem olarak görmememiz bir problem. Çocukların derslerini belli bir düzeyde öğrenene kadar onlarla muhatap olması lazım. Yani ben ortalamamamı tutturdum ve dolayısıyla geçiyorum gibi bir kolaylığı bundan sonra çok fazla gündemde tutmamak istiyoruz. Bunun çalışmalarını yapıyoruz. Öğrenci sınıfta kafasını sıranın üstüne koysa ve ‘Ben zaten geçeceğim, öğretmenim sen işine bak’ derse. Biz öğretmenin sınıftaki gücünü, itibarını da dikkate almak zorundayız. Ayrıca öğrenci başta geçmeyi garantilediyse orada bir öğrenme atmosferi oluşmuyor.”
2005’den beri Okuma – Yazma öğretmeden sınıf geçiren sistemin baş aktörü olan zat diyor bunları.
Öğrenci zayıf olduğu dersten okul dışında bilgiyi piyasadan satın alarak yine okul dışında sınav şirketinde girdiği sınavdan aldığı puanı getirerek bir üst veya bilgisine denk üst sınıflardan birine yerleşebilecek. Yani, isterse internet üzerinden bilgiye erişir, ama sınav şirketlerinde seviyesini belirten sertifika alır, okula getirir, o dersten geçmiş sayılır. Bakanımız dedi ki, seneye lise sistemi değişiyor, ipucu vereyim, lise 2 yıl ama on yılda da bitirebilirsiniz. Hani lisede evli öğrenci olur mu diye şaşırıp da Ömer Dinçer’e sormuşlardı da… Ünlü 4+4+4’ü 2012’de kucağında bulan bakan buna cevap verememişti.
……..
Bulmaca gibi, değil mi?
Eğer gerçekten tam olarak anlamak istiyorsanız, ya 2004 yılından beri eğitimle ilgili belgelerle yazdıklarımı okuyacaksınız, ya da çok basit şekilde, Ziya Selçuk ne diyorsa tersini anlayacaksınız.
Yeni bir düş kırıklığı yaşamak istemiyorsanız, Bakan Bey samimi olarak bu sorunu tespit etmiş de çözüm üretecek zannediyorsanız, daha önce yaptıklarını bir daha gözden geçirin. Piyasa bu işten ne kazanacak diye sorgulamaya başlayın. 2017 yılında Türkçe ve Matematik.1 sınıf kitaplarına giren mavi balinalar, İngilizce 2.sınıfta öcü/momo maskeleri, MEB’den onaysız mavi balinalı kaynak kitapların okullara girmesi, Z.Selçuk’un bakan olduğu 2017’de başlayan mavi balinalı veya silahla 600’den fazla intihar vakası ve bunların e artarak devam ediyor olması… Bunlar hiç yaşanmamış gibi, bundan sonra öğrenciyi daha da geriye, sokak(piyasa) kültürüne teslim etmeyi hedefine koyan bir sisteme geçeceğini doğrudan söyleyemeyen bu bakanın 2000 yılında çevirip kendisine aitmiş gibi bastığı kara kitaba da bir bakınız lütfen. Öğretmeni masal öğretmenine çevirecek sonra da bu kitaplara bile itiraz etmeyen velilerin ve öğrencinin vereceği puanla meslek puanı alacak bu öğretmen.
…..
Yeni ders yılına aynı kitaplarla devam…
2019-2020 ders yılına ait İlkokul sınıflarının kitaplarına eba.gov.tr/ e-kitap’tan bakıyorum. Yeni kitap basımı yok, bazılarında basım adedi ve basım tarihi yok. Bunun anlamı nedir bilemedim. Fakat ELLE ile başlayan okuma yazma, Tombilinin Mavi Balinası, Momo maske yapımı vs hepsi yerli yerinde duruyor. Bunca suç duyurumuz, bunca eleştirimiz hiç dikkate alınmamış. Yani, öğrenci intiharları devam edecek, öyle görünüyor.
Yeni basım üç formalı olacaktır. “Üç parçalı eğitim takvimine” fiilen geçince hazırlıklar da bitmiş olur her halde, ya da senenin bir yarısında hop diye çocuğun önüne getirilebilir… Ne olup bittiğini anlamadan her lokmayı yutmaya alıştırılan veli bunu da yutar.
…
Değerli anneler, sevgili veliler!
Oğlu PKK’ya kaçırılan anneyle dayanışmak kadar oğulları intihar eden annelerle de dayanışmamız gerekir.
Lütfen Diyarbakırlı anne gibi hepiniz sesinizi yükseltin.
Oğulları intihar eden annelerle dayanışmaya geçelim, sıra bizim çocuğumuza gelmeden birlik olalım, hem PKK’ya karşı hem de eğitime sızmış öcülere karşı bir set kuralım.
ALIN MOMOLU KİTAPLARINIZI, OĞULLARIMIZI GERİ VERİN!
Bakan Selçuk’u istifaya davet ediyorum. Kendisi bakan yapıldığı 2017’den beri bu acıyla kavrulan altı yüzden fazla aile var şu anda. Daha kaç anne evlat acısıyla yanacak?
Mahiye Morgül
5.9.2019 /Rize
Bu yazı yorumlara kapalı.