Rizeli Büyük Ziraatçi Zekeriya Topçu’yu Anarken
İslampaşa mahallesinin unutulmaz narenciye ziraatçisi Zekeriya Topçu’yu anlatacağım. Rize’yi çayın başkenti yapan Zihni Derin kadar önemli bir ziraat kahramanıdır. 2008 yılında öldüğünde 105 yaşındaydı, ışıklar içinde olsun.
İslampaşa mahallesini narenciye (turunçgiller) yetiştiriciliğinde merkez yapan kişidir. Rize mandalinasını İzmir ziraatçılarına tanıtan, Ege bölgesine fidan satışı için pazar bağlantılarını kuran ilk kişidir. Daha önemlisi, Batum’dan getirdiği göz aşısını ilk kullanan ve öğretendir. Bu yolla fidancılıkta seri üretime geçilmesini sağlamıştır.
Rizeli birçok aile bugün fidan yetiştiriyorsa ve toplu satışlarından ekmek yiyorsa Zekeriya Topçu sayesindedir. 1950’li yıllara kadar ağacın dalına torba içerisinde toprak bağlayarak yapılan zahmetli fidan üretme yöntemi göz aşısı sayesinde terk edilmiştir.
Göz aşısı sayesinde günde 1000 fidana seri kalem aşı yapılabilmektedir. Turuncun çekirdeğinden elde edilen dikenli anaç 1 yaşına geldiğinde ona yapılan göz aşısından elde edilen fidanlar üç yıl sonra seri halde Ege pazarına ulaşabilsin diye Pazar bağlantılarını da kuran kişidir.
Bir turunçta elli kadar çekirdek bulunduğunu biliyorsak, turunçgillere bu adın nasıl verildiğini ve turunç meyvesinin bu familyanın neden hem anası hem babası olduğu anlarız. Çekirdekten turunç yetiştirmenin babası da Rizeli Zekeriya Topçu’dur.
Kamkatı da Batum’dan getirip Rize’de ilk üreten ziraatçidir. Kamkat fidanlarını yetiştirip aynı şekilde ilk pazarlayandır. Önceleri süs bitkisi gibi çiçekçilere gidiyordu. Kabuğuyla yenilmesinin faydaları anlaşıldıkça, şimdilerde (2020-2021) korona virüsüne karşı etkili doğal şifa sağladığı için Antalya bölgesinde kilosu 20 TLye yükseldi.
Ruhun şad olsun sevgili cennetmekân Topçu dede!
Zekeriya Topçu’nun oğullarından Nail Topçu ziraat mühendisi olarak eğitim gördü ve kardeşlerinden İsmail, Cevahir ve Fahir ile birlikte İslampaşa mahallesinde halen baba evlerinin bahçesinde babalarından devraldıkları fidancılığa devam etmektedirler.
Oğullarından İsmail Topçu ile yaptığımız sohbetlerden aldığım notları burada okurlarımla paylaşmaktayım. Kamkatı 80 yıl önce Batum’dan getirdi, bahçede süs bitkisi olarak duruyordu, ilgi görmesi üzerine aşılayarak çoğalttı, müşteri buldu ve ilk bu bahçeden yayıldı. Babasının fidancılara öğrettiği göz aşısını anlatırken “Günde bin tane aşı ziraatte devrimdir” dedi. Bence de öyledir. Babasından aktardığı bir sözü daha atasözü olarak buraya alıyorum:
“Her evin kapısına bir turunç sağlık için elzemdir, şifadır.”
Bu sözü destekleyen bir canlı kaynağımız daha var; Bağdatlı mahallesinde Taviloğlu konakta yaşayan 90 yaşında Macide hala. Bahçedeki 400 yıllık turunç ağacının yerini bana göstermesi için ziyaretine gittiğimde anlattı, rahmetli eşi dermiş ki;
“Bu turuncu yok etmeyin, şifadır.”
Bu bir vasiyettir. Biz de bu sahil mahallelerinde turuncu yaygınlaştırarak Taviloğlu dedemizin vasiyetini tutacağız, turunç ağaçlarını inşaat terörüne karşı koruyacağız ve yeni turunçlar dikeceğiz.
Macide halamız Portakallık mahallesinden Morgüllerin Ahmet efendinin kızıdır. Morgül Osman dede evimizin bahçesinde çok büyük portakalların altında büyümüştür. Bu evin bir torunu ziraatçi Sadık Güzelosman’ı burada anmak istiyorum. Adını Rizeli ziraatçilerin bilmesini istiyorum. Şöyle ki, 1925’lerde Moskova’da Ziraat eğitimi görmüş olup İstanbul’da ilk çiçek borsasını kurandır.
Cumhuriyetin ilk çiçek serasını İstanbul Heybeliada’da kuran eğitimli ziraatçidir. Sahilde kurduğu bu seranın önündeki plajı da işletiyordu, Atatürk bu örnek güzel serayı çok defa ziyaret etmiş birlikte kahve içmişlerdir. Güzel Osman lakabı oradan kaldı, kendisine soyadı oldu. Heybeliada’da plajın hemen yanındaki sokağa onun adı verildi; Sadık Güzelosman Sokak. Kendisi hayırsever birisi olarak da ünlüydü, çiçek serasını ve plajın işletmesini Çocuk Esirgeme Kurumuna bağışladı.
Rizeli ünlü ziraatçileri anmaya başlamışken, Fuat Morgül’ü de anmadan geçmeyeceğim. Sadık Güzelosman ile dayı hala çocuklarıdır. İkisini de Yüksek Ziraat eğitimi almaya Moskova’ya gönderen Atatürk’tür. Anımsayalım, Atatürk 1924’de Rize’ye geldiğinde ziyaret sebebi yeni okulların açılması ve eğitimli teknik kadroların yetiştirilmesiydi.
Bu noktada bir bilgi notunu eklemem gerekir. Faizciliğe devam edebilmek için eğitilmiş iş güç sahibi toplum istemeyen bir cami hocası tarafından Potomya’da çıkartılan isyanın gerçek yüzünü açıklayacağım. Karahoca lakaplı faizci imam tarafından ortaokul inşaatının kalasları yaktırıldı ve bununla yetinmeyip karakolu basıp askerleri rehin aldılar. Sloganları “mektep da istemezuk, şepka da istemezuk” idi. Hocalığını kullanarak alacaklı olduğu zavallı köylüleri isyana teşvik eden, jandarmaları esir alan, adı “şapka isyanı” diye geçen olay gerçekte okul açılmasını önlemek için çıkartılmış gerici hareket idi. Tarih kitaplarına gerçek sebebi yazılmadığı için bize şapka isyanı diye yutturuldu. Sanki harf devrimine karşı yapılmış gibi anlaşılıyor, oysa daha Latin harflerine geçmeye üç yıl vardı.
Dönem oydu ki, ziraatin de eğitilmiş ellere teslim edilmesi kararı Rize’de verilmişti.
Sadık Güzelosman ile birlikte Moskova’da teknik ziraat eğitimi alan dayıoğlu Fuat Morgül Türkiye’de ilk bal sağma makinesi yapan teknik ziraatçidir. İki tane yapmış, birini Rize Ziraat Müdürlüğüne hediye etmiş, diğerini Ardahan’a Kafkas Arıcılık Enstitüsüne götürmüştür. Ağabeyi Muammer Morgül de Kayseri’de kurulacak olan (1926) uçak fabrikası için Almanya’ya eğitime gönderilmiş, daha sonra Sümerbank’ın kurucu teknik kadrosunda yer almıştır. Küçük kardeşleri olan babam usta Bedri Morgül ise Atatürk’ün okuttuğu ağabeylerinden aldığı bilgi ve becerilerle çok iyi usta olarak Rizelilerin kalbinde yer almıştır.
Ben bir müzikolog iken Rize Kültür Tarihçisi olmak bana nerden bulaştıysa, iyi ki de bulaştı. Altında ud çalarak keman çalarak büyüdüğüm, babamın ve ağabeylerimin de aynı yerde ud çalıp şarkı söyleyerek mahallemize neşe saçtığı bahçemizin muhteşem turunç ağacının izini sürerken kendimi Rizeli ziraatçıların arasında buldum.
Yaşımı unuttum, turunç meyvesinin faydalarını bildiri bastım, mahallede kapı kapı dağıttım, yoruldum. Şimdi yazarken bir bakıma dinleniyorum. Turunç suyunu şekerle kaynattım, konsantre limonata yaptım, azcık bardağa döküp üzerine su ilave ederek turunç suyu içiyorum. İltihabı yok ediyormuş, hücre yenilemesi yapıyormuş, yani gençlik iksiri, herkese öneririm.
Bitirirken;
İçtiğimiz her bir yudum Türk çayında emeği olan büyük ziraatçi Zihni Derin’e;
Yediğimiz her dilim mandalinada, portakalda ve kamkatta emeği olan büyük ziraatçi Zekeriya Topçu’ya şükranlarımızı arz ederek yazımı noktalamak istiyorum.
Burada andığımız tüm ziraat kahramanlarıyla birlikte ışıklar içinde olsunlar.
Mahiye Morgül /2.1.2021 Rize
Bu yazı yorumlara kapalı.